Temel Karamollaoğlu: “Yeni Belirlenen Taban Fiyat Birinci Bakışta Yönetim Eder Üzere Gözükse de İktisat Siyasetleri ve Zihniyet Değişmedikçe Tekrar Birkaç…

Saadet Partisi Genel Lideri Temel Karamollaoğlu, “Yeni belirlenen taban fiyat, birinci bakışta yönetim eder üzere gözükse de ekonomi siyasetleri ve zihniyet değişmedikçe tekrar birkaç ay sonra eriyip gidecektir. Değil taban ücretliler, artık memurlar bile açlık hududunda fiyatlarla geçinmeye çalışıyor. İşçilerimiz ve emeklilerimiz, gençlerimiz ve mesken hanımları, veliler ve öğretmenlerimiz, esnafımız, sanayicilerimiz, memurlarımız, depremzede vatandaşlarımız, özetle her bir kesim artık laf değil icraat; yani somut ve kalıcı tahliller beklemektedir” dedi.

Saadet Partisi Genel Lideri Temel Karamollaoğlu, bugün parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Gündeme ait değerlendirmelerde bulunan Karamollaoğlu, şunları söyledi:

“BAYRAM SEVİNÇLERİMİZE ACI HABERLERİN GÖLGE DÜŞÜRMEMESİNİ TEMENNİ EDİYORUM”

“Yılın birinci yarısını artık geride bırakıyoruz, önümüzdeki hafta ise mübarek Kurban Bayramı’nı idrak edeceğiz. Ben şimdiden milletimizin ve alem-i İslam’ın Kurban Bayramı’nı tebrik ediyor, bu mübarek günlerin ülkemize, coğrafyamıza ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Hac seyahatine çıkan bütün kardeşlerimize de kolaylıklar diliyor, sıhhat ve afiyet içerisinde hac farizalarını tamamlamalarını temenni ediyorum. Malum ülkemizde dokuz günlük bir tatil devri olacak, bu haftadan itibaren yola çıkacak olan tüm vatandaşlarımızdan trafik kurallarına harfiyen riayet etmelerini istirham ediyorum, bayram sevinçlerimize acı haberlerin gölge düşürmemesini temenni ediyorum.

“BUGÜN EMEKLİLERİMİZE VERİLEN 2 BİN LİRALIK BAYRAM İKRAMİYESİ İLE YALNIZCA DÖRT KİLO ET ALINABİLİYOR”

Muhterem kardeşlerim elbette Kurban Bayramı öncesi piyasalara baktığımızda da maalesef huzurlu bir bayram havasını göremiyoruz. Bu yıl genel olarak piyasalara baktığımızda büyükbaş hayvanlar 80-100 bin lira civarında, küçükbaş hayvanlar ise 6-10 bin lira ortasında değişen fiyatlarla satılıyor. Tabi alımlar ne düzeyde olacak onu göreceğiz. Genelde bayramın ikinci ve üçüncü gününde bu fiyatlar başlangıçta biraz yüksekken biraz düşme eğilimine sarfiyatlar. Tabi biz alanların halini düşündüğümüz üzere besicilik yapanların, satanların da halini düşünmekle mükellefiz. Küçükbaş kurban, taban fiyatın bugünkü fiyatlarla ve yeni sayılarla bakıldığında neredeyse bir aylık maaşına tekabül ediyor bir minimum ücretlinin. Büyükbaş hayvan ise altı aylık bir gelire tekabül ediyor. Çok yüksek bir sayı. Bugün emeklilerimize verilen 2 bin liralık bayram ikramiyesi ile yalnızca dört kilo et alınabiliyor. Bugünkü kurallarda değil taban fiyatlı ve emekli vatandaşlarımız, kamu emekçileri ve memurlar için bir kurban almak hayli zorlaştı üzere gözüküyor. Bizi bugün bu makûs tabloyla karşı karşıya bırakan konu, maalesef genelde ülkemizde uygulanan yanlış ekonomik siyasetleri ve bilhassa de tarım ve hayvancılıkla ilgili siyasetlerdir. Yanlış tarım ve hayvancılık siyasetleri ülkemizi bugünkü sahiden garip ve acıklı durumla karşı karşıya bırakmaktadır. Üretici şayet kendisi hayatını ve faaliyetlerini de devam ettirmek istiyorsa hayli bugünkü koşullarda yüksek bir fiyatı ortaya koyması lazım ancak tüketicide onu alacak, tüketecek, parasının karşılığını ödeyecek bir gelir yoksa onun da bunu karşılaması mümkün değil. Bu da topyekün maalesef bir çöküşe sebebiyet vermektedir.

“‘KAZAN KAZAN’ SİYASETİ DEĞİL, TAM OLARAK ‘KAYBET KAYBET’ POLİTİKASI'”

Hem vatandaşlarımız, yani tüketiciler olarak bizler sağlıklı, kaliteli ve ucuz besine erişimde zorluk yaşıyoruz hem de çiftçimiz, besicimiz yani üreticilerimiz emeğinin karşılığını alamıyorlar. Yani ‘kazan kazan’ siyaseti değil, tam olarak ‘kaybet kaybet’ siyaseti. Tarım Kanunu’nun 21. unsuru çok açık; ‘Tarıma bütçeden ayrılacak kaynak, GSMH’nin yüzde 1’inden az olamaz.’ Nisan 2006’da çıkarıldı bu kanun, yani bugünkü iktidar tarafından. Fakat 17 yıldır bir kere bile, evet bir kere dahi uygulanmadı. Devasa şirketlerin milyarlarca liralık borçlarını tek kalemde silen bu iktidar, bir defa bile üreticilere maddede belirtilen bu fiyatı vermedi. Israrla ve inatla; tarımı bitirecek, üreticimizi toprağına, köyüne küstürecek siyasetler uygulandı. İnsanımız topraksız, Anadolu topraklarımız da insansız bırakıldı maalesef. İşte tüm bunların sonucunda; pazar tezgahlarında çeyrek karpuzları, kasap reyonlarında 1 kg et için 500 liralık fiyat etiketlerini görüyor, kurban pazarlarında 100 bin liralık sayıları konuşuyoruz bugün.

“YENİ BELİRLENEN MİNİMUM FİYAT BİRİNCİ BAKIŞTA YÖNETİM EDER ÜZERE GÖZÜKSE DE İKTİSAT SİYASETLERİ VE ZİHNİYET DEĞİŞMEDİKÇE YENİDEN BİRKAÇ AY SONRA ERİYİP GİDECEKTİR”

Yine Saadet Partisi olarak her vakit lisana getirdiğimiz bir konu daha var; ülke idaresinde siyasetler bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Siz adaleti iktisattan, eğitimi endüstriden, tarımı sağlıktan, dış politikayı iç siyasetten bağımsız düşünemezsiniz. Hepsi birbirini tesirler, birinde yapılan yanlış öteki tüm alanları da olumsuz tesir oluşturur. Adalet açığını kapatmadan bütçe açığını, inanç açığını kapatmadan cari açığı kapatamazsınız. Her yıl on binlerce ‘diplomalı işsiz’ üreten bugünkü çarpık eğitim sistemiyle, o denli dünyaya falan meydan okuyamaz, rekabet bile edemezsiniz. ‘Asgari fiyatı şu kadar yaptık, memur maaşını şu kadar yapacağız, bunları yaptık, şunları da yapacağız’ cümleleri ile 21 yılda gelinen nokta işte burasıdır; bundan sonra birebir yanlış zihniyetle gidilecek bir yer de artık yoktur, kalmamıştır. Yeni belirlenen taban fiyat, birinci bakışta yönetim eder üzere gözükse de iktisat siyasetleri ve zihniyet değişmedikçe tekrar birkaç ay sonra eriyip gidecektir. Değil taban ücretliler, artık memurlar bile açlık hududunda fiyatlarla geçinmeye çalışıyor. İşçilerimiz ve emeklilerimiz, gençlerimiz ve mesken hanımları, veliler ve öğretmenlerimiz, esnafımız, sanayicilerimiz, memurlarımız, depremzede vatandaşlarımız, özetle her bir kesim artık laf değil icraat; yani somut ve kalıcı tahliller beklemektedir.

“BU FACİADAN DERS ÇIKARILMIŞ OLSA BUGÜN MİSAL HADİSELER TEKRAR TEKRAR YAŞANMAZDI”

“EĞER SİZ ÜLKEDE ÇEŞİTLİ MEVZULARDA ZAHMET DOĞMASIN İSTİYORSANIZ GEREKLİ ÖNLEMLERİ EVVELCE ALIRSINIZ”

Sağlıkta hepimizin bildiği bir gerçek var. Üç etaptır sıhhatte. Evvel esirgeyici hekimlik vardır. Bu noktada daha hastalık gelmeden bir insanın sağlıklı olarak hayatını nasıl idame ettireceği bilinir. Herkes bu belli kurallar uyarsa hastalanmaz lakin ikinci basamakta rastgele bir halde hastalık zuhur ederse elbette onun da tedavisine ilaçla yahut misal metotlarla tedavisine girilir. Ameliyat fakat zarurî olduğu için üçüncü evrede ele alınır. Ameliyat insan bedeninin makul ziyan gören bölgelerinin kesilip biçilmesiyle meydana getirilir. Ülke siyasetleri da buna misal. Şayet siz ülkede çeşitli mevzularda zahmet doğmasın istiyorsanız gerekli önlemleri evvelden alırsınız. Şayet o önlemleri alırsanız ülke bir meşakkat ile karşılaşmaz lakin şayet düşünceler artmaya başlarsa o vakit bir şeylerde eksiklik var demektir. Bu eksikliği giderici önlemleri çabucak almanız icap eder. Şayet o da yarar vermiyorsa ameliyat devrine girilir ki işte burada insanların canı yanar, ziyan görürler. O noktaya gelmeden ülkenin sorunlarının kesinlikle çözülmesi gerekir. İşte bu iktidar maalesef bu konularda üzerine düşeni bir hakkın yerine getiremediği için birinci ikinci basamaklar geride kalıyor. Üçüncü etaba geldiğinde de vatandaşın kederi büyüyor. Atılan adımlar çabucak tahlil, sonuç vermiyor.

“EN BAŞTA İKTİDARDA BULUNANLAR OLMAK ÜZERE, TÜM SİYASİLERE BÜYÜK SORUMLULUKLAR DÜŞMEKTEDİR”

Adaletten eğitime, iktisattan tarıma, sağlıktan endüstriye ve dış siyasete varıncaya dek tüm alanlarda karşı karşıya kaldığımız sorunlara neşter vurma vakti geldi ve çoktan geçti bile. Artık kaybedecek tek bir saniyemiz yoktur. Kısır tartışmalarla, yapay gündemlerle ve bilerek tırmandırılan toplumsal kutuplaşmalarla kaybedilecek gücümüz kalmamıştır. İnsanımız bıkmış ve yorulmuştur, bilhassa gençlerimiz umutsuz ve karamsardır. En vahimi ise seçim periyodunun tartışmaları, kullanılan lisan ve üslup, üretilen algı ve manipülasyonlar kardeşi kardeşe, babayı evlada küstürmüş; komşu ve akrabaların ortasını açmıştır maalesef. Artık vakit kırgınlıkları, kızgınlıkları ve küskünlükleri bitirme; kimseye yararı olmayan bu tartışmaları artık geride bırakma vaktidir. En başta iktidarda bulunanlar olmak üzere, tüm siyasilere büyük sorumluluklar düşmektedir. Açıkça söz ediyorum; bu sokak çıkmaz sokaktır. Toplumsal fay sınırlarını daha fazla çatırdatmanın kimseye bir yararı yoktur. Toplumsal yarılmayı daha da derinleştirecek kelam ve davranışlardan derhal vazgeçilmelidir. Bu noktada en büyük vazife iktidara düşmektedir.

‘Biz ve onlar’ söylemi, tüm muhalifleri ‘terör’ parantezine alma hevesi, insanların Müslümanlığını sorgulamaya kadar varan bu hoyrat haller, kısa vadede birilerine oy kazandırmış üzere görünse de unutulmamalıdır ki, ülkemize kaybettirir ve onarılamayacak sıkıntılara yol açar. Hayatı olağanlaştırmak, beşerler ortası bağlantıları bu zehirli lisandan kurtarmak; atılması gereken en değerli adımlar ortasındadır. Bu hususta birinci adımı atması gereken kişi ise Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’dır ve elbette akabinde öbür tüm siyasi başkanlar ve partiler de birebir hassasiyeti göstermelidir.

Bugün yaşadığımız ahlaki, siyasi, iktisadi ve toplumsal krizlerin tahlili ismine herkesi sorumluluklarını kuşanmaya davet ediyoruz. Saadet Partisi olarak, bu konuda da her daim olduğu üzere taşın altına elimizi değil tüm gövdemizi koymaya hazırız. Seçim biter, telaffuzlar kalır. Herkesi ‘hangi pire için hangi yorganları yaktığını’ düşünmeye ve bu kayıpları telafi etmeye davet ediyoruz. Bir kere daha hatırlatıyorum; önümüz bayram, dört ay sonra ise Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıl dönümü. Ortak bir geçmişi olan 85 milyon vatandaşımızı, bugün ortak bir yerde buluşturamazsak; ortak bir geleceği de asla inşa edemeyiz. Seçim bitti, artık havanın yumuşaması gerekir, herkesin bu bahiste adım atması gerekir. Şimdiye kadar gördüklerimiz ve yaşadıklarımız; şimdiden sonrası hakkında fikir verir. Bir asırlık acılarımızdan, âlâ ve makûs tüm deneyimlerimizden ders çıkarmadığımız takdirde; 2. yüzyılımızı sağlam temeller üzerine inşa edemeyiz. Alvarlı Efe’den ilhamla diyorum ki; ülkemizde huzur ve itimat ortamı, kardeşlik iklimi tesis edilsin, bayram işte o vakit bayram olur.

“TERÖR DEVLETİ İSRAİL, BAŞTA BÖLGEMİZ OLMAK ÜZERE YERYÜZÜNÜN HUZUR VE BARIŞININ ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK PÜRÜZDÜR, KESİNLİKLE VE ARTIK BİR AN ÖNCE DURDURULMALIDIR”

Sözlerimin sonunda bir de her Ramazan’da ve her bayram öncesi katil İsrail’in alçak ataklarına uğrayan Filistinli kardeşlerimizin olduğunu hatırlatmak isterim. Geçtiğimiz gün tekrar terör devleti İsrail’in işgal güçleri Cenin kentine vahşice saldırdı. Bu taarruzlarda küçük bir çocuk ve 5 Filistinli kardeşimiz hayatını kaybetti, 30’dan fazla yaralı var. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar niyaz ediyorum, kardeş Filistin halkına sabır ve başsağlığı diliyorum. Bu katliam, 2023 yılında herkesin gözü önünde alenen işlendi. Ancak her zamanki üzere herkes adeta kör, sağır ve dilsiz. Zulmedenler ve zulme sessiz kalanlar ortaktır. Bu durum, bilhassa İslam alemi ve elbette tüm dünya için utanç vericidir. Bütün ülkeler, İsrail’e karşı çıkmalıdır. Kınıyoruz demek bir şey söz etmez. Artık moda haline geldi, İslam ülkeleri İsrail ile ‘normalleşmek’ için sıraya girdi. Bu suskunluktan güç alan katiller, her geçen gün daha da şımarmakta, oluk oluk kan ve gözyaşı akıtmaktadır. Kurban Bayramı öncesi hem ülkemizin yetkililerine hem İslam ülkelerinin başkanlarına ve dünya kamuoyuna bir defa daha davette bulunuyorum; bu ateş herkesi yakar. Terör devleti İsrail, başta bölgemiz olmak üzere yeryüzünün huzur ve barışının önündeki en büyük pürüzdür, kesinlikle ve artık bir an önce durdurulmalıdır.

“BİR YARAYA MERHEM OLAMIYORSANIZ, KURDUĞUNUZ TEŞKİLATIN HİÇBİR DEĞERİ OLMAZ”

Son olarak Sudan’da yaşanan gelişmelere de kısaca temas etmek istiyorum. Sudan halkı, giderek dehşetli boyutlara ulaşan bir katliamla karşı karşıya. Ne olduğunu, bunun altında neler yattığını bilmiyoruz üzere, lakin şunu biliyoruz biz. Son vakitlerde Sudan’da önemli manada altın rezervlerinin olduğu öğrenildi. Bu rezervleri işletmek isteyen ülkeler, Sudan’da huzur istemiyor; maalesef Sudan halkı da buna bigane kalıyor.

Ordu da ikiye bölünmüş, bir küme diğerleri öbür küme da öbürleri tarafından silahlandırılıyor ve paklar hayatını kaybediyor. Son hadiselerde binden fazla insan hayatını kaybetti, kim dur diyecek? Kınamak, lisana getirmek yetmez. Türk hükümetinin bu hususta kesinlikle inisiyatif alarak, İslam ülkelerini bir ortaya getirip, önemli önlemleri aldırması icap eder. Cidde’de İslam İşbirliği Teşkilatı var, 57 üye ülke var. Neye fayda Allah aşkına bu? Bir yaraya merhem olamıyorsanız, kurduğunuz teşkilatın hiçbir değeri olmaz. Bu his ve fikirlerle; basın toplantımıza katılımınız için teşekkür ediyor, sizleri ve ekranları başında bizleri takip eden değerli vatandaşlarımızı muhabbetle selamlıyor, şimdiden bayramınızı tebrik ediyor, iyi günler diliyorum.”